22 Ekim 2012 Pazartesi

seni seviyorum irina

 
   Birkaç haftadır 'neden artık tiyatroya gitmiyoruz?' sorusu bizi oldukça rahatsız etmeye başlamıştı ve bunun üzerine geçen cumartesi, arkadaşımın afişini gördüğü 'seni seviyorum irina' isimli oyunu izlemeye karar verdik. Hemen iletişim numarasını arayıp birkaç küçük bilgi aldıktan sonra, konusu hakkında fikir yürütmeye başladık. Afişteki kadının fotoğrafı nedeniyle de, tamam dedik 'bu kesin Balkanlarda geçen, eski dönemlerden bir aşk hikayesi ' olley!!!!
   Oyun 20:30da başlıycaktı ve bizim iş çıkışı bolca vaktimiz vardı. İlk olarak binamızın hemen karşısındaki yemyeşil ağaçlar altındaki kahvede, fincanda pişmiş misss Türk kahvelerimizi içtik. Bu arada kahve dediğim, tahta iskemleleri ve ekoseli masa örtüleriyle bildiğimiz açık hava kahvehanesi, 'cafe' filan değil yani. İşletmeci, kadın olunca masaların üzerinde, kesilmiş pet şişeler içinde bile olsa rengarenk çiçekler oluyor.
   Oyun, Güzelyalı Kültür Merkezi'ndeydi ve bizim hala vaktimiz vardı. Normal şartlarda sahil tarafında oturup, birkaç bişey içip salona gitmek en mantıklı seçenekti. Ancak biz ara sokaklarda çiğ köfte dürüm yiyip, üzerine de cila olarak 2şer midyeyi tercih ettik :)) tabi bunların yanında çok tatlı bir sohbet de bize eşlik etti.
   Oyuna gelince.. yaratıcılığımıza gerçekten hayran kaldık, çünkü konunun bizim düşündüğümüzle alakası yoktu. Olsun biz sürprizleri seviyoruz :)) Oyunun yazarı, yönetmeni ve başrol erkek oyuncusu aynı kişiydi (bu, yazdığı 19. oyunmuş). 2. ve son oyuncu da meşhur İrina olan kadın oyuncuydu. 2 perdelik oyunda, isminin Haldun mu, Hilmi mi, Hakan mı veya başka birşey mi olduğuna karar verilmeyen erkek karakterin, İrina tarafından terkedilmesiyle içinde bocaladığı, hayal mi gerçek mi olduğuna karar veremediği anlar anlatılıyor. Bu sırada da İrina isimli karakter sürekli oyuna girip çıkıyor.
   Bu arada kadın oyuncu, oyunun temposunu çok fazla alçalttı, çok zayıf kaldı. Oynarken ben rol yapıyorum diye bağırdı resmen. Zaten sadece 2 kişilik olan oyunda, İrina gibi bir karakteri canlandırması için neden bukadar zayıf bir oyuncunun seçildiğini anlayamadık.
   Temel amaç tiyatro olmasına ve izlediğimiz oyunu sevmememize rağmen, akşamımızın tamamını düşününce inanılmaz keyif aldık, çok eğlendik :)) ve mutlaka daha sık tiyatroya gitmeye karar verdik..
   Yoğun bir iş günü,kahve,çiğ köfte-midye (ilginç ama midemizi bozmadık), çok tatlı sohbetimiz,tiyatro. Hepsi birarada düşünülemiyor değil mi? Ancak bu kadar eğlenceli geçmesinin nedeni, işte tam da buydu.

2 yorum:

  1. amannnn diycektim ciğköfte midye yediyseniz midenize tikkat diye :))neyseki bişi olmamış:)aslında hepsi ayrı ayrı birbirinden lezzetli şeyler:)
    evet haklısın canım bol bol tiyatroya gitmek lazım aslında ..ama nedense en cok sinemya gidiyoruz ..
    bu sene kendimi şartladım ben tiyatroya gidicem bol bol diye..inşallah tabi:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de ayda bir kez bunu tekrarlama kararı aldım. Tiyatro olur bale olur farketmez. Çünkü ara verince gerçekten unutuyorum ve evet sinemaya gitmek daha kolay geliyor. Kararları uygulayabilmek dileğiyle diyorum ben o zaman :))
      Ancak bir sonraki defa daha risksiz bir şeyler atıştırıp salona gidicem:))

      Sil